12 Mart 2012 Pazartesi

TARİHTE ONTOLOJİ, FENOMENOLOJİ ve EPİSTEMOLOJİ



Sevgili küpümüzü tasarlayan adam Douglas R. Hofstadter’dır. Harfleri temsilen ‘Gödel, Escher, Bach’ (bir ressam, bir matematikçi ve bir kompozitör) diye düşünmüş. Aynı başlığı taşıyan kitabı Türkçe’ye de çevrildi. (Künye: bir Ebedi Gökçe Betik, Kabalcı Yayınları, Temuz 2001, 826 sayfa.)

Modelimizi tarihe uygulamayı deneyelim.

Koyut: Tarihte istatiksel büyük sayılar kuramı sık sık geçerlidir. ‘Tarih’ denilen, yazıyı, kenti, devleti, savaşı, aileyi ve ticareti hep içermiştir örneğin (bunların olgusal zorunluluk olduğu kastedilmiyor)… Şerh olarak, Orta Amerika’daki Mayalar’ın 1500 yılında, ancak Mısır M.Ö. 2000’deki piktogramlara (resimyazı) vardığını belirtmek uygun olur. O nedenle durumu, ‘merkezi Ortadoğu Asya olan bir dünyanın merkezden uzaklaştıkça geçerlilik / sıkılık oranı gevşeyen bir mantık örüntüsü kullandığımız’ olarak kabul edelim.

Tarihte olaylar ve olgular vardır. Bunlar görüngülerdir. Bunlar sonuçlarsa, onları yaratan nedenler varlıklardır. Tarihin bilgibilimi de, bunlar arasında neden-sonuç, bütün-parça ve özdeşlik (ve değili) ilintileri kurmakla uğraşır.

Örneğin, savaşlar neden olur? Din, para, uluşçuluk, vb nedeniyle mi? Savaş sonucunun kaç nedeni ve/ya kaç / hangi katalizörü olabilir? Savaşların yerini ve zamanını kestirebilir miyiz? Savaş-iç savaş ayrımları nerelerde seyreder?

Tarih, yalnızca geçmiş değildir. Gelecek de de vardır. Geleceğin tarihiyle uğraşmaya fütüroloji (: gelecekbilim) denir.

Gelecek bilinebilir mi?

Bugün almanaklar, dünya istatistiklerini 2050’ye kadar uzanabilen kestirimlerle veriyorlar. Bir alt marj var, bir orta karar var, bir de üst marj var. Bu adamlar müneccim falan mı? Ayrıca neden böyle uçuk hayallerin peşine takılıyorlar, hem de Kissinger gibi, Brzesinski gibi dünya siyasetinin doruklarını yönetmiş kişiler ?

İnsanlar, 300 yılda sonuca erişen Japonya bonsaileri (cüce ağaçlar) ve oğul everilirken kesilip çeyiz yapılacak ama 20 yıl önceden dikilen kavaklar gibi geleceğe dönük işleri binyıllardır yapıyor. En son varılan aşama, işin matematikleştirilmesinden ibarettir.

Bugün varlıktır. Yarın görüngüdür. Gelecekbilim bilgidir. Doğmamış insanlara, ipotek edilmiş geleceği, boş ve temiz olarak yeniden verebilme çabasıdır sözkonusu olan…
Tarhçilik, olay yazarlığı (vaka nüvislik) değildir. Tarihçi, tarihin bir insan bilimi olmasına çabalar. Eldeki bilgileri, derler, ayıklar ve kavramsal çerçevelere oturtur.

İnsan türünün bir teolojisi (yaratıcısı) ve teleolojisi (erekbilimi) yoktur. İnsanın doğası denebilecek bir ontos da yoktur.

Tarih doğal evrimden kültürel evrime başkalaşımdır. Şimdilerde on bir bin yılı tarih sayıyoruz, eskiden beş bin yıl filandı. Bu süre, bazı olguların kürelleşmesini sağlamaya yetmedi. Tarihin başlaması için epeyi binyıl daha geçeceğe benzer.

2.500 yıldır tarihçiler var. Hem geçmişin, hem de şimdinin yorumlanması bugüne dek kezlerce değişim geçirmiş. Yine de, 2.500 yıl önce bile, tarihte neden-sonuç ilintilerinden söz eden biri, Tukydides varmış.

Tarihin tam bir bilim olabilmesi için, konusu olan insanın büyük sayılar kuramını işletebilecek duruma limitlenmesi gerek ki o zaman çoktan uzayda yerleşmiş olacağız.

(20-21 Şubat 2002)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder