12 Mart 2012 Pazartesi

BORSA TERÖRDÜR

Dünya borsalarında 2001 yılında herhangi üç günde toplamda el değiştiren para, tüm dünyanın reel sektörlerinin bir yıllık üretim değerine eşittir. Uluslararası finans piyasalarında ışık hızıyla yer değiştiren paranın aslında gerçek alım gücü hiç yoktur. O artık saflaştırılmış güç ve iktidardır. Zaten peşinde koşulmasının gerçek nedeni de budur.

Artı, ileriye doğru ve/ya kredi kartıyla alınıp satılan hisse senetleri, artık paradan da daha soyut bir şeydir. Olay, yalnızca ekranlarda görünüp yok olan ışıklı görüntülerden ibaretleştirilmiştir.

Dünyanın en büyük 200 şirketi (ki çoğu ABD uyrukludur) dünya ticaretinin % 50’sinden çoğunu gerçekleştiriyor. Bugün Türkiye’de onların % 80’inin temsilciliği var. ‘Marka’ denilen şey, size satılan bir hiçtir.

Enflasyonun yılda ortalama % 3 düzeyinde seyrettiği ABD’de kredi kartı faizleri, (eyaletten eyalete değişmek üzere) yıllık ortalama % 30 civarında… Herkesin en zayıf noktası olan evsahibi olmak uğruna, her yıl onbinlerce ABD’li ödeyemediği borçlar yüzünden mahkemelik oluyor, cinnet geçirip birilerini kurşuna diziyor. Kimse, yüzlerce kişi nasıl ki dolar çok yükselince dava açıp eski kurdan ödediyse, dava açıp bu kadar faiz ödememek için dava açmayı akıl edemiyor. Edeni de tasfiye etmek için ellerinden geleni yapıyorlar (bakınız: Konuyla ilgili Errol Morris belgeseli).

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ilk 10 yılında 3 kere dünya birincisi (yani en çok kazandıran), 3 kere de dünya sonuncusu (yani en çok kaybettiren) borsa niteliğini kazandı. Bunun nedeni kuşkusuz manipülasyon. Yabancı yatırımcılar aracılığıyla, Türkiye dışına yirmi beş milyar dolara yakın miktarda kaynak aktarımı oldu. Son krizde bir milyon dolarını yitiren spekülatif yatırımcılar oldu. Borsadaki hemen tüm şirketlerinin sahipleri, kendi hisse senetleri değer kazansın diye, birilerine büyük alımlar yaptırdılar. Aydın Doğan’ın hisse senetleri nominal olarak bir yılda on katına çıktı, sonra orada kaldı. Böyle bir durum nasıl mümkün olabilir? Dünyada böyle bir edime izin vermezler ama burası Türkiye… Onlarca yatırımcı, alım satım yapmaları yasaklanmasına karşın, yine de bir yolunu bulup işlerini döndürüyorlar. Durumu ortaya çıkaran Uzanlar ise, tahtaları kezlerce kapatılan, milyarlarca dolarlık borcun üzerine yatan başka bir grup…

Bu para nereden çıktı? Kuşkusuz, daha önce Banker Kastelli gibilerine para kaptıran uyanık Türkiye vatandaşlarının cebinden… Onlar, parayı nereden buldu? Hep birincisinin lehine % 10 farkla seyreden TEFE (toptan eşya fiyat endeksi) ve TÜFE (tüketici fiyat endeksi) enflasyonu ile, reel olarak birkaç on yıldır gerileyen emek ücretleri (yani memur ve işçi maaşları) ile, Almanya’daki on binlerin 40 yıllık emeklerinin karşılığı ile, yirmi milyon aç ile…

Bunun anlamı nedir? Milyonlarca kişinin milyonlarca günlük yaşamı sıfırlanmış, yani öldürülmüştür.

Gerçekler açıklanmıyor. Medya sahipleri, zaten borsada hissesi satılan şirketlerin sahibi aynı zamanda… Siyasetçileri satın almak çok kolay. Ödül olmazsa, ceza var. Sahte belgelerle şantaj ne güne duruyor?

O nedenle İkiz Kuleler’de ölenler de, masum sivil halk filan değil, basbayağı kan emen teröristlerdi. Stammheim’ın çevrimi: Terör; devlete, kredi kartı şirketlerine ve borsaya karşı özsavunmadır.

Devam: Globalizasyona hayır… O da bir terör biçimidir… Onun da özsavunması mevcuttur. Başka bir yazı…

(18 Ekim 2001)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder